Baykal olmak…


Deniz Baykal’ın siyasi kariyeri için inişli çıkışlı ifadesini kullanmak doğru olmaz. Onun siyasi kariyerini yavaş ve hızlı diye sıfatlandırmak gerekiyor. Aslında bugünü dünden farklı olmayan Baykal’ı en iyi kendisini etkilediğini söylediği bir şiir anlatıyor.

Baykal-İsmet İnönü

herkesle düşüp kalkar erdemli kalabilirsen

unutmayabilirsen halkı krallarla gezerken

dost da düşman da incitemezse seni
ne küçümser ne de büyültürsen çevreni
her saatin her dakkasına
emeğini katarsan hakçasına
her şeyiyle dünya önüne serilir
üstelik oğlum adam oldun demektir…

 

İngiliz şair Rudyard Kipling’in Adam Olmak isimli bu şiirini bizler Deniz Baykal’ın sesinden dinledik. “En çok etkilendiğim” dediği bu şiiri Türkçe’ye çevirense, Baykal’ı siyasete sokan isim, yani Bülent Ecevit’ti. Baykal’ın hayatı da, siyasi kariyeri de bu şiirdeki dizlerde saklıydı.

çevrende herkes şaşırsa bunu da senden bilse
sen aklı başında kalabilirsen eğer
herkes senden kuşku duyarken hem kuşkuya yer bırakır
hem kendine güvenebilirsen eğer

Gerçekten de öyle oldu… CHP Genel Sekreterliği’ne geldiğinde de , Erdal İnönü’nün karşısına rakip olarak çıktığında da, siyaseti bıraktığında da, yerine Altan Öymen geldiğinde de, siyasete geri döndüğünde de, bir kaset yüzünden istifa ettiğinde de, grup toplantılarında Kılıçdaroğlu’nu alkışlamadan dinlediğinde de, yeniden Meclis’e girdiğinde de, ve bugün yine adından söz ettirecek Erdoğan görüşmesini yaptığında da… Herkes şaşırdı, herkes O’ndan kuşku duydu… kuşkuya yer bıraktı, ve kendine hep güvendi.

1973 yılında Ecevit’in kendisini ikna etmesi sonucu Meclis’e girdi. 35 yaşında milletvekili oldu ve sıradan bir siyasetçi olmayacağının sinyallerini o dönem verdi. CHP seçimden başarıyla çıkmıştı ve koalisyon görüşmeleri için MSP ile çetin pazarlıklar vardı. Pazarlıkların yapıldığı odada Meclis’e yeni giren Deniz Baykal da vardı. Koalisyon kuruldu ve Maliye Bakanı oldu. Siyasi kariyeri hızla yukarı doğru çıkıyordu. Bakanlıktaki popülist politikalar (bakanlık araçlarının yenilenmesini iptal etmesi vb) hem parti içinde hem de sokakta dikkatle takip ediliyordu. Akademisyen donanımı onun sürekli tezler üretmesine yardımcı oluyordu. Kıbrıs Barış Harekatı’nın zafer sarhoşluğundaki Ecevit, Baykal’a atfedilen “Bunalım Tezi”ni uygulamaya soktu. Teze göre bunalımda olan Türkiye, seçime giderse halk bunalımdan kurtulmak için CHP’yi destekleyecekti. Öyle olmadı. Baykal’ın tezi tutmadı. Ve iktidar CHP’nin elinden kaydı gitti..

Baykal CHP’deki 1977 krizini fırsata çevirmek için kolları sıvadı ve Ecevit’e rağmen liste hazırladı. Bu liste O’nu siyasi kariyeri boyunca taşıyacağı bir sıfatı kazandırdı: Hizipçi

İktidarı kaybeden CHP’de kriz başladı. Ve bu krizi fırsata çevirmek için hamle Deniz Baykal’dan geldi. Belki de siyasi tarihinde parti liderine karşı ilk kalkışma bu oldu. 1976 yılında Genel Yönetim Kurulu için liste hazırladı. Bu liste O’na siyasetteki ilk resmi yenilgisini yaşattı. Ve bugün bile pek çokları tarafından geçerli olduğuna inanılan ilk siyasi sıfatını: Hizipçi.Baykal-İnönü

1977 seçimlerinde yeniden Meclis’e girdi. Ecevit onu Enerji Bakanı yaptı. Kimse yüksek sesle söyleyemedi ama konuşulan Ecevit’in Baykal’ı yıpratmak için bu koltuğa oturttuğuydu. Zira dünyada enerji krizi yaşanıyordu. Ancak Baykal yılmadı, çalıştı ve önemli kamulaştırma projelerine imza atarak adından başarıyla söz ettirdi. Tıpkı Kipling’in dediği gibi:

ömür verdiğin işler bozulsa da yılmaz
koyulabilirsen işe yeniden…

80 darbesi tüm siyasiler gibi Baykal’ı da vurdu. Yasaklandı, kısa bir süre cezaevine girdi, sürgüne gönderildi. Yasakların kalmasıyla 1987 yılındaki seçimlerde SHP’den Antalya Milletvekili olarak yeniden Meclis’e girdi. Yine bir parti içi iktidar mücadelesine girişti; bu kez karşısında Erdal İnönü vardı. Tam 3 kurultayda İnönü’ye karşı rakip oldu ama yenildi. Kurultayla deviremeyeceğini anlamış olacak ki, Baykal 1992 yılında yeniden kurulan CHP’nin başına geçti. Artık yıllardır düşlediği koltukta oturuyordu. Sosyal demokratlar bu dönemde siyaset üretemez durumdaydı. Tıkanıklık beraberinde “solda birleşme” arayışlarını getirdi. Baykal, İnönü’nün bıraktığı koltukta oturan Murat Karayalçın’ı ikna etmeyi başardı. CHP, SHP ile birleşti. Başkanlık için Hikmet Çetin ismi üzerinde uzlaşılmıştı ama olmadı. Deniz Baykal kurultayla partinin başına geçen isim oldu. Karayalçın’la mesafeli duruşu, birleşmeye ve partinin geleceğine yönelik açıklamalarını takip edenler buna şaşırmadı. Baykal istediğini almıştı:

düşlere kapılmadan düş kurabilir
yolunu saptırmadan düşünebilirsen eğer…

Baykal’ın kendi siyasi kariyeri iyi gidiyordu ama partisi için aynı şeyleri söylemek mümkün değildi. 95 seçimlerinde CHP % 10,71 gibi bir oyla kıl payı Meclis’e gitmişti. Baykal bu uyarıyı dikkate ya almadı ya da alamadı ve 1999 seçimlerinde CHP Meclis’e giremedi. Bu tarihi yenilgi Baykal’ın istifasını getirdi ve koltuğu Altan Öymen’e bıraktı. Ama Baykal’ı iyi tanıyan herkes Baykal’ın ömür bitmeden siyaseti bırakmayacağını bir kez daha gördü. Bir sonraki seçimlerin yaklaştığını gördüğünde, 15 aylık bir aranın ardından CHP’ye yeniden döndü ve ilk kurultayda partinin başına geçti.Baykal gençlik

CHP Parlamento dışında kalmıştı ve Baykal partinin başındaydı. Eleştirilerin odağındaki isim olmuş, eleştirilere sert yanıtlar vermeye başlamıştı. Parti 2002 seçimlerine istifalarla girdi. Partinin Onursal Başkanı Erdal İnönü de dahil pek çok isim istifa etti. 2002 seçimlerine AK Parti damgasını vurdu ve CHP de Meclis’e girebilen ikinci parti oldu. Oy oranı artmıştı, Baykal’ın CHP’si ana muhalefet partisi olmuştu ama bunlar bir başarı mıydı? Zira 2002 seçimlerinde Türkiye’nin daha önce görmediği bir siyasi deprem gerçekleşti üstelik deprem olduğunda Baykal ve CHP yıkılan binada değildi.

Baykal CHP liderliğinden kaset olayı yüzünden istifa etti. Ama Baykal’ı tanıyan herkes O’nun siyaseti bu kadar kolay bırakmayacağını daha doğrusu hiç bırakmayacağını biliyordu.

Siyasi depremin devamında ülkede değişen siyaset ve sosyal yapı CHP’ye ana muhalefet parti görevini verdi. Ta ki Baykal’ın evlilik dışı ilişkisine dair görüntüler internette yayınlanana kadar. Olay sonrası Baykal istifa etti. Ama herkesin bildiği, Baykal’ın yukarıda yazılı geçmişinin gösterdiği gibi Baykal siyasete hiçbir zaman doymadı. Koltuğu bırakmış ama milletvekilliği görevine devam etmişti. Kılıçdaroğlu’nu hiçbir zaman tam desteklemedi.  Grup toplantılarında herkes ayaktayken O oturdu, herkes alkışlarken O alkışlamadı. Partide son dönemde ulusalcı milletvekillerinin ayrılması, ihraç edilmesi ya da muhalefeti söz konusu olduğunda akla hep O geldi. CHP içerisinde ne zaman muhalif bir hizip belirse gözler hep O’na döndü. Ulusalcı isimlerle birlikte anılsa da siyasi bir hamle yapmadı. Belki bu isimlerle beraber yürümeyi istemedi, belki siyasi konjonktürün uygun olmadığını gördü.

Ne olursa olsun, sade bir milletvekili olarak partiye hizmet etmek, parti lideri ya da yönetiminin yanında yer almak, AK Parti’nin zayıfladığı bir dönemde parti içinde tartışmalara yer açmamak, basında çıkan haberlerle Kılıçdaroğlu’nu zedelememek ve benzeri dertleri olmadı. 6 Haziran seçimlerinin ardından daha seçim analizleri bitmeden siyasetin flaş ismi olmayı başardı. Ve bunları yaparken yukarıda bahsi geçen parti dengelerinden bir tanesini bile gözetme gereği duymadı. Siyaset onu çağırıyordu ve buna kayıtsız kalamadı. İçeriğini hala net bir şekilde öğrenemediğimiz Erdoğan – Baykal görüşmesi sadece CHP içerisinde değil tüm Türkiye’de “ne oluyor?” sorusunu beraberinde getirdi. Soruya yanıt olabilecek ilk veri Baykal’ın Meclis Başkanlığı için gizlemediği isteği oldu. Bu istek son olarak milletvekillerine yazılan bir mektupta da kendini gösterdi. Üstelik mektupta Baykal seçilmesi halinde “tarafsız” olacağının da sözünü vermişti.

Yani 16 yıldan fazla uzun süre liderliğini yaptığı, lider olmadığı dönemlerde de liderlik yarışını hiç bırakmadığı (ve kaset yüzünden istifa etmeseydi hala o koltukta oturma ihtimalinin çok yüksek olduğu), bu uğurda Ecevit’e, İnönü’ye meydan okuduğu, düne kadar içerdeki en ufak muhalif harekette isminin geçtiği partisi CHP’den, Meclis Başkanı olması halinde vazgeçebileceğini söylüyor. Üstelik yukarıda yazılı kısa Baykal portresi, Baykal için vazgeçmenin zor olduğunu gösteriyor. Bu durumda akla düşen sorulardan soru işareti en büyük olan şu oluyor: Baykal’ın 42 yıllık siyasi hayatında kavgasını verdiği şey, sosyal demokrasi ve CHP miydi yoksa koltuk muydu? Baykal Erdoğan

Cevabı belki de yine Baykal’ın en etkilendiği şiirin dizelerindedir:

direncinden başka şeyin kalmasa da
herkesin bırakıp gittiği noktada
sen dayanabilirsen tek…

… her şeyiyle dünya önüne serilir
üstelik oğlum adam oldun demektir

Alişer Delek

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s